Çarpıtılmış
bilim Kullanılarak
asimalasyonu nasıl
oluyor? Pomaklar
ile ilgili seri yazlarımda
bu konuya'da değinmek
istiyorum. Bunun için
Almanca ve italyanca kitaplardan amatörce çeviriler
yaptım
ve değerelendirmelerde
bulunup kendi yorumlarımı
ekledim. Yazılarıma
devam edecegim.
(Ç.N.:
Benedict Anderson'un, "Bu, hayali bir cemaattir - ve özü
itibariyle limitli ve egemen olarak hayal edilen" dediği;
Ernest Gellner'in, "Milliyetçilik öncelikle siyasal birim ile
ulusal birimin bir araya gelmelerini öngören siyasal bir ilkedir.
Milliyetçilik duygusu ya bu ilkenin çiğnenmesinin yarattığı
kızgınlıktan ya da onun gerçekleşmesinden duyulan tatminden
kaynaklanır. Milliyetçi harekete can veren böyle bir duygudur,"
dediği; Eric Hobsbawm'ın, "Doğal olarak, insanları
sınıflandırmanın tanrı vergisi yolu olarak, kendinde var olan...
siyasi kader olarak milletler bir mittir; milliyetçilik, bazen var
olan kültürleri alır ve onları ulusa döndürür, bazen de onları
icat eder ve var olan kültürleri yok eder: bu bir gerçektir,"
dediği ve Kısacası analitik düzlemde milliyetçilik
milletlerden önce gelir Milletler devletleri ve milliyetçilikleri
yaratmaz,doğru olan bunun tam tersidir," diye eklediği şey
aslında "yeryüzünün vatan, insanlığın milliyet"
olduğu gerçeğidir. "Milletleri yaratanlar milliyetçilerdir.
Milliyetçileri yaratan milletler değil.")
Birçok
ülke, kahraman, tarihsel figürlerle kendini daha yakından
ilişkilendirmek için doğuş hikayelerini benimsemiştir.
Arkeoloji
kazıları ve doğuş efsaneleri rekabette bulunan uluslar hakkında
bize ne anlatabilir? Ulrike Sommer'in kitabının "Arkeoloji ve
Milliyetçilik" başlıklı bölümünde, yazar, ulusal
geçmişlerimiz ile ilgili mitlerin çoğunlukla şimdiki zaman ve
gelecek ile politik olarak daha alakalı olduğunu savunur. Ulusal
geçmişimizin ve ulusal anıtlarımızın kolektif anlayışlarının
sadece ABD genelinde değil, aynı zamanda dünya çapında da söz
konusu olduğu bir dönemde, Sommer’in sözleri özellikle
doğrudur.
Sommer,
Kamu Arkeolojisindeki Anahtar Kavramlar antolojisinde yer alan
bölümünün başında, "[a]rkeolojinin hem örgütsel hem de
ideolojik olarak devlet ile yakından ilişkili olduğunu," öne
sürer. "Arkeolojinin köken anlatılarıyla nasıl karışık
hale geldiğini" ya da diğer bir deyişle, ulusun kendisi
hakkında bir doğuş efsanesi geliştirmek için ulus devletlerin
tarihsel ve fiziksel kanıta nasıl başvurduğunu açıklar.
Uluslar
böylece, "kökenin çıkış noktası, atalar, ulusal bir
karakter ve tarih ve bir memleket" gibi insani bağlantılar
kurarak kendilerini insanlara benzetirler. Efsanevi
başlangıçları icat etmek ve çıkarmak çoğu kez politik bir
gündeme dönüşür. Bir grup, en uzun süre belli bir toprakta
yaşadığını iddia edebildiğinde ya da zamanın başlangıcından
beri atalarının var olduğunu söyleyebildiğinde, bu tür iddialar
için genellikle daha somut çağdaş nedenler vardır. Sommer'in
belirttiği gibi, “ulusal geçmişe dair birçok ifade gerçekte
şimdi ve gelecekle ilgili politik ifadelerdir”.
Sommer,
üç temel ulusal efsane türü olduğunu savunur: “hukuki
(mülkiyet hakları, miras hakları, kıdeme bağlı haklar),
kronolojik (yıl listeleri, kral listeleri, konsüller ve kavimler…)
veya eğlencelik (epik şiir, tarihi romanlar) ”. Eski Ahit'ten “en
iyi bilinen köken efsanesi” olabileceğini aktarır.
Atalardan
kalma bir kök dizini kurmak için doğuş mitlerini kullanmanın
yanı sıra, Sommer, fetihlerin, Orta Çağlar yoluyla klasik dünyaya
gelen çoğu kültürel doğuş efsanelerin göze çarpar biçimde
temelini oluşturduğunu belirtir. "Fatihler, genelde
kıtlıktan ve daha güçlü düşmandan kaçarak uzaktaki efsanevi
bir vatandan gelirler ve kılıçtan geçirilen ya da köleliğe
zorlanan yerlileri boyunduruk altına alırlar. Bu fetih, şu anda
yaşadıkları topraklara yasal bir mülkiyet getirir." Yazar,
göç kaydı olmayan bazı ulusların bile kendilerini kahraman,
tarihsel figürler ile daha yakından ilişkilendirmek için “yabancı
köken hikayelerini benimsemiş" olduklarını ileri sürer.
Fetih
kavramını daha da karmaşıklaştırmak için, Sommer ayrıca, “[…]
diğer bir stratejinin, fethin gerçekte bir yeniden fethetme
olduğunu iddia ettiğini" açıklar. Bu anlamda, bir
“yeniden fethetme” efsanesi, bir bölgenin günümüz işgalini
ve yerleşmesini haklı çıkarmaya yardımcı olabilir [Atatürk'e
göre, "Hititler Türklerin atasıdır."]. Tarihsel
olarak, bu, sömürgeci güçler tarafından dünya çapında
uygulanan bir şey olmuştur. Sommer, Büyük Zimbabve ve
Mississippi Nehrinin Büyük Cahokia Höyüklerinin kalıntılarını
örnek olarak sunarak, bunların tarihsel olarak “günümüz
'vahşileriyle' tamamen ilgisiz olan bazı gelişmiş ileri ırkların
çalışması olarak yorumlandığını" belirtir.
Sonunda
Sommer, "kökenler, milliyetler ya da diğerleri değil
başlangıçlar hakkında söyleyecek çok şeyi olduğunu,"
iddia eder. “Farklı başlangıçlar üzerinde çalışarak,
kökenleri anlatmak için metodolojiyi geliştirebilir ve
güçlendirebiliriz," diye savunur. Bunu yapmak, daha az
önyargılı ve daha çok sömürgecilikten bağımsız bir anlatıyı
daha belirgin hale getirebilir.
*daily.jstor.org
sitesinden Türkçe'ye amatörce çevrilmiştir.
Bu konuda politik sentezlerime ve Yazılarıma dönem dönem devam edeceğim.. Elimden geldiğince, zaman buldukça POMAK ulusal azınlık kavramı ile Etnisite ve Kimlik bunalımı paradigmasına ulusal Pomak ekseninide dikkate alarak Teorik katkılar sunmaya çalışaçağım. Si Zdrav - SAYGILARIMLA. Neşet Doğan